
Bir öğrenci vardır: Aşık Mahsuni Şerif. Okulun en başarılı öğrencisidir. Her gün Aktepe’ye gider, orada aşağılara kıvrım kıvrım giden Göksu Nehri’nin akışını izler. Kendi memleketi Maraş’ta yer alan Göksun’u orada bulur. Sular bazen coşkun akar, Göksu bulanır. Ama mutlaka denize ulaşır. Onun hayalleri de öyle olur. Sazı, sözü yaşadığı yörelerde can bulur.

1973 Mayıs ayında Silifke Lisesi müzik kolu konseri vardı. Aşık Veysel’i davet ettik. Müzik öğretmenimiz Özcan Seyhan, Gazi Müzik Bölümü’nde okurken derslerine girdiği için onu tanıyordu. Davete olumlu yanıt verdi. Ben Sivas’a gidip onu getirecektim. Ama 21 Mart 1973 tarihinde Hakk’a yürüdü. Biz de hemen o hafta içinde “Seni Unutmayız Aşık Veysel” dedik, anma günü düzenledik.
İşte bunların hazırlığı yapılırken Özcan Seyhan, Silifke Lisesi’nde müzik dersinde:
“Çocuklar, bu Aşık Mahsuni Şerif var ya, ben onun öğretmeniyim. Kışla içinde Askeri Mızıka Okulu vardı. Mersin’den buraya geldi. 1959 yıllarında olmalı, Ankara’ya taşındı. Müzik derslerine giriyordum. Çok yetenekli bir öğrenci idi. O da okul ile birlikte Ankara’ya gitti.” dedi.
Düşündük ki Abidin Paşa Köşkü’nün yanına bir müzik okulu varmış. Biz onu son olarak Kız Meslek Lisesi olarak gördük. Okul, Silifke Lisesi bahçesindeki binaya taşındı. Sonra bir el onu yıkıverdi. Baktık, kışla duvarları da yok oldu. Kimler yıktı, kimler taşlarını taşıdı bilmem.
Bir zamanlar Silifke’de müzik okulu burada yer alırken bir bilinen yön varmış: yörede var olan kültür. Aydın, Ege’den, Kıbrıs’tan gelen giden insanların bir araya gelerek oluşturduğu kültür mozaiği, müziğe, halk oyunlarına ve tüm folkloruna renk vermişler. Biz bunu özellikle Türkmen Şenlikleri’nde gördük.
Bu şenliklere katılan halk bilimcileri, müzik adamları gördüler. İşte o müzik adamlarının tanısı:
Silifke, Kaman’da sanatçı genleri. Geniş ses aralıklı gırtlaklar… Kıbrıs, Girit, Aydın yöresinden gelen folklor değerleri, 100’e yakın Taşeli ezgileri, uzun havalar, kırık havalar, zeybekler… Ve binlerce yıllık bir geçmişi olan Mengi ve Samahlar.
İşte Silifke, Taşeli kültürüne katkı sunmuş Özcan Seyhan, Hüseyin Say, Felteş Dede, Topak Mustafa, Gırnatacı Halil, İsmail Çakkan ve onların çocukları ve torunları hâlâ bu geleneği taşımaya devam ediyorlar. İşte bu yüzden Silifke’de bir müzik okulu açılmalı. Adını konservatuar, sanat lisesi, güzel sanatlar fakültesi koyun. Bu yörede yaşayan çocukları, gençleri alıp onları sanat dünyasının içine bırakmak gerekir.
Aşık Mahsuni nasıl buraların havasını ciğerlerine çekmişse, sanat ruhu coşmuşsa; o Say Mahallesi’nin tarihi dokusu içinde yetişen, o inlerin önünde gırnata çalan, keman çalan ya da küçük davulunu çalan çocuklar artık nota öğreneceği bir okula ihtiyaç duyar.
VEYSEL’E MEKTUP / AŞIK MAHSUNİ ŞERİF
Sen bu bahçelerden çok gelip geçtin
Dostlar seni unutur mu Veysel’im
Arılarla çiçeklerde iyileştin
Dostlar seni unutur mu Veysel’im
Ne haktan incindin ne de incittin
Taş ile geleni gül ile ittin
Koyunu kurdunan güderek gittin
Dostlar seni unutur mu Veysel’im
Hak nurunu insanlarda aradın
Sabrı tarif ettin, derde yaradın
Gönüllerde kaldın, gözden ıradın
Dostlar seni unutur mu Veysel’im
Dopdoluydun, gezdim dedin beyhuda
Bin göz vermiş sana Cenabı Hüda
Sen dostları unutmadın dünyada
Dostlar seni unutur mu Veysel’im
Kuru laf etmedin Mahzuni gibi
Gözünde berraktı deryanın dibi
Mustafa Kemal’in gerçek talibi
Dostlar seni unutur mu Veysel’im
“DOSTLAR BENİ HATIRLASIN”
“Dostlar beni hatırlasın.”
Hatırlıyoruz, hey Koca Veysel.
Hatırlıyoruz.
Hatırlayacağız da…
Günlerce, aylarca, yıllarca…
Ve asırlarca.
Bir Yunus gibi, Pir Sultan gibi.
Bir Karacaoğlan, Emrah gibi.
O sımsıcak toprak kokan mısraların,
Dost bağrı yanık bir öykünün seslenişi.
O mısralarda içten,
Coşkulu, uyumlu ve berrak su gibi.
Güneş gibi, aydınlık yollar.
Hep onda fışkı, hep onda çığrışım…
Boz bulanık, ala karlı
Sivas’ın dağları Banaz’da,
Asırlar önce Pir Sultan,
Pir Sultan diye ağlamıştı.
Şimdi o dağlar:
Veysel’i, Veysel’in şiirlerini yansıtıyor,
Yansıtıyor ağlayarak.
25.3.1973 Silifke Lisesi’nde anma gününde yazıldı ve okundu.

